top of page

Roma

Yazarın fotoğrafı: Atalay NallıdereAtalay Nallıdere

Zavallı bir mühendisin aklına uyup bu şehrin aynısından yüzlerce inşa etmişler, bu yüzden her yer tanıdık geliyor. Aranan yerler kolay bulunur, güvenilir hissettirir ve inşa etmesi de kolay ve ucuz olur. Şehre alışması o kadar kolay ki, birkaç haftadan sonra ıssız sokaklarına bile güvenmeye başlamıştı. İlk günden itibaren her seferinde yanına mavi gözlü yaşlı bir köpek sokulurdu. Son günlerde kayıptı. On yirmi adım önünden arkasından yürümesi onu rahatlatıyordu. Oysa başkasını köpeği yanından kovalarken de görmüştü, köpeğin de sanki gücü yetermişcesine hırladığını. Bu gece başına gelecek olaylara kısa zamanda samimi bir güvenle bağlandığı köpeğin yokluğunda yakalandı. 


Arkadaşından ayrılıp yalnız yürümeye başladığı son on beş dakikayı usul usul bir durakta beklemenin verdiği rahatsızlığa yakınsıyordu. Beklemek hayatın dakikalar ile aksamasının yol açtığı sürekli tedirginlik ve dikkat çekiciliği anımsatmıştı. İkisinin birleşimi anlamsız bir alınganlık. Beklerken saatini kontrol etmekten kendisini alamazdı. Öyle ki yaşamından feragat ederdi, beklerken odaklanabileceği hiçbir faydalı alışkanlık edinememişti. Ara sıra saati okumayı beceremeyince bozuk olduğunu sanırdı, çalıştığını anlayınca da kendisine katlanamazdı. Saatine baktı, hep aynı saatlerde buradan geçiyor olmalıydı. Köpeği en son gördüğü akşamı ve ona nasıl davrandığını hatırlamaya çalıştı. En son içerisinde “burada değil işte!” diye geçirdi. 


Arkasından hızla gelen ayak seslerine doğru dönmeye başladığı anda kendini yerde buldu. Uzun bir süre yerde tekmelendi ardından hızla cepleri karıştırıldı. Sürüklenerek uzaklaşmaya başladı. Bu sırada içlerinden birinin küfür ediyor ve “yanlış adam, yanlış adam!” diye bağırıyordu. Sesi bir anda kesildi. En azından kayıtsızlıklarına dair bir özür, hiç olmazsa merhamet. Ceplerinden boşalttıklarını üzerine geri fırlattılar. “İşte orada!”, diye başka bir ses bağırdı ve saldırganlar koşarak uzaklaştılar. Kıyafetleri sürüklendikçe yırtılıyor, ezilen vücudunda daha fazla yara açılıyordu. Kafasını yerden kaldıramadığı için önünü göremiyordu, sadece uzaklaşmak istiyordu. Yumuşak bir şeye çarptı. Ne üzerinden aşabilecek ne de yön değiştirebilecek gücü bulabildi.


Onun yerine uzanıp başına gelenleri anlamaya çalıştı. Aklı olsa sürünmeye hiç başlamazdı ya. Vücudu zaten aldığı darbelerden hissizleşmişti. Zihnini ise yanlış adam olması acıtıyordu. Onun için bozukluğun, çürümüşlüğün var olabileceği yegane durumdu, yoksa her şey bağların ilişkilerin içerisindeydi. Bir nevi frekans kayması, ya sürekli bir alınganlık ya da sürekli bir vurdumduymazlık. Hangisi olursa olsun onarılması mümkün olmayan sürekli bir bozukluk. Tek yapabileceğinin mağdur psikolojisinden kurtulmak olduğuna karar verdi. Kötülük yine de insanlarda değil insanların arasındaydı. Kafasını kaldırıp önündeki bedene yasladı. Gözlerini kapadı.


İlgili Yazılar

Hepsini Gör

Falcı

O an yolumu yolumu kesip el falıma bakmak isteyen falcının hocasından öğrendiği ilk kuralı çoktan unuttuğunu fark ediyorum. Artık...

Misafir

Halbuki sadece rüya görmek değil hayal etmek de uykuya dalabilenlerin hakkıdır.

Yorumlar


  • Facebook
  • Spotify
  • Instagram

 © camduvar kültür sanat 2021

bottom of page