Kolunu sıyırıp saate bakmak istedi, yerinde bulamadı. İç geçirerek ikincisine döndü; “Nerede kaldı bunlar?” İkincisi 200 metre ilerideki yol ayrımını gösterdi. Yaklaşan arabanın sesi gürleşti ve içinden beklediği gibi iki kişi indi. Arabalar yan yana park ettiler, arabacılar birbirlerini selamladı ve derin bir sohbete daldılar. İkinciler birbirlerini selamladılar ve düellonun kurallarını son bir kez daha gözden geçirmeye koyuldular. Düellocular otluğun iki ucuna geçip birer sigara yaktılar. Her ne kadar bakışlarını kaçırsalar da, defalarca göz göze geldiler. Her seferinde birbirlerini yemek ister gibi bakıyorlardı, ama kurallar gereği bu bakışlar da saklanmak zorundaydı. İkinciler arabacıların yanına gidip, her ihtimale karşı arabaları hazır tutmalarını tembihlediler.
Hava kararmak üzereydi. Silahını gözden geçirdi, tetiği hafifçe tarttı. Belindeki kamayı yokladı. Kolunu sıyırıp bir kez daha saate bakmak istedi. Bu sırada ikincisi yanına gelip, kolunu geri sıyırdı. Düellonun kurallarını tekrar etmeye koyuldu. “...Unutma karşındakinin silahını düşürürsen, kararı ona bırakmakla yükümlüsün.” Karşı tarafın ikincisi işini bitirmiş ve onlara gözlerini dikmiş, sert bir şekilde saatin geciktiğini ima ediyordu. İkinciler tekrar bir araya geldiler. Otluğun ortasına bir çubuk diktiler. Ortadaki çubuğun zıt taraflarına onar adım attılar. Her biri birer çubuk daha diktiler. Bir kez de diğer tarafa yürüyüp birer çubuk daha diktiler. Düellocular kendi taraflarındaki çubukların arasında yerlerini aldı ve silahlarını çektiler.
Silah seslerinden sonra arabacılar kahkahalar içerisinde yerlerdeydi, düellocular ise ayakta. Sağ kolunda ufak bir sıyrık vardı ama yakın dövüş için hiçbir sorun değildi. Kanı ne damarda durmak istiyordu, ne de akmak. Kamasını çekti ve rakibinin üstüne yürümeye başladı. Sonrası bir karmaşa, ne olduğunu hatırlamıyordu.
İkincisi uyandığını görünce gözlerini ondan sakladı. Uyandığını fark etmemiş gibi yaparak, yüzüne bakmadan odadan çıktı. İçini sebepsiz bir utanç sardı. Verdiği bir sözü tutmadığını hissediyordu. Doktor diğer taraftan ona yaklaştı, “Onu hiç dinledin mi?” diye sordu. Kolunda saatine tıngırdayan kelepçeyi fark etti. Saat geceyarısını iki geçerken acı içerisinde tekrar uykuya daldı.
コメント