“… Ah tıpkı eski günlerdeki gibi.” diye söyleniyor. Bir şey ona eski günleri hatırlatıyorsa, sanki bundan keyif alıyor. Belki, yaz sıcağı benzer hisleri beraberinde getiriyor. İlk önce eski günlerden bahsederken neyi kast ettiğini anlamaya çalışıyorum. Yanımıza kalan izlenimler o kadar farklı ki. Eski günler dediğinde, sıcaktan kavruluyor olsam bile, eski günlerin hangileri olduğunu anımsayamıyorum.
Ona kalırsa eski günler, galiba bir sıcak hava dalgası, mükemmelleştirilmiş bir rutin, sabahları 15 dakika sonra tekrar eden bir alarm. Ya da zamana dair insanoğlu ne kurguladıysa! Böyle bakıldığında eski günler tekrarlıyor, aralarında kalan her saniye boş geçiyor. Fakat, sıcağın verdiği bunalımı gülümsemesinin altında saklamasını izliyorum. Boşa akıp geçen zamandan, dönüp dolaşıp ona eski günleri hatırlatan her şeyden bir şekilde keyif alıyor.
Bana kalırsa eski günler yanımıza kalan bir eziyet. Özellikle ben onları öldürüp öldürüp, bir heyecan ile canlandırmayı becerebilenlerden olmadığım sürece. Yaşadıklarımdan kalan izlenimler, her yaz sıcağının getirdiği farklı bir düşünce. Fakat her yaz sıcağı ve düşünceleri sırtıma aldığım yeni bir yük. Eski günlere katlanmak bir efor gerektiriyor, her efor beraberinde bir eziyet.
Eski günlerden bahsediyorsak, ben de hepsini okudum. Fakat aklımda kalanlar onlardan sadece “eski günler” olarak bahsedildiğinde, nerede olunduğunu aktaramıyor. Okuduğumuz kitapların adlarını karşılaştırıyorum, parmağı ile kestiği sayfanın numarasını görmeye çalışıyorum. Sonra gözlerimi kaçırıyorum, sözlerimi esirgiyorum. Eski günler belki bir yaz sıcağı, belki soğuk bir karanlık, belki rüzgarda sallanan ağaçlar ve belki kıyısında yürünen dalgalı bir deniz. Kafa karışıklığını önlemek için eski günlerden bahsedildiğinde, anlatılanı birinin açıklamasını istiyorum.
Sevginin bütün basitliğiyle tartışıldığı sayfada mısın? Yoksa sevgi ile verilen sözlerin insanı bağladığı yükümlülüklerin listelendiği sayfada mı? Belki de daha öncesinde, ilk okuduğumda anlamadığım, ve bana anlatılmasına ihtiyaç duyduğum sayfalara mı atıfta bulunuyorsun. Sadece bana eski günlerden bahsederken, onların hangi sayfada bulunduğunu ve hangi satırları tekrar yazdığımızı göster. Belki eski günleri bir kez olsun ortak bir şekilde yaşayabilirsek, sayfaları geri çevirmemize bile gerek kalmaz. Sonrasında sana hazırladığım cevabı verebilirim; “Kitabın sonuna yaklaşmış iken neden başına geri döndüğümüzü belirtmeye zahmet edersin ki?”
“… Ah tıpkı eski günlerdeki gibi.” diyince bir sinirle gözlerimi kapatıyorum. Bir kırmızı kazakla bu yaz sıcağında boş boş oturmak zorunda kaldığını hayal ediyorum. Hangisinden bahsettiğini bilmediğim o eski günleri birleştirip bir eziyet sunuyorum.
Comments