O an yolumu yolumu kesip el falıma bakmak isteyen falcının hocasından öğrendiği ilk kuralı çoktan unuttuğunu fark ediyorum. Artık falcılıktansa dilencilik etmeye başlamış. Bunu içten içe biliyor ama kabullenemiyor. Biraz pişmanlık duyduğunda, hayatının hangi noktasında artık her şeyin kolay olanını tercih etmeye başladığını ve bunu kabullenmeye karar verdiğini de hatırlamıyor. Her akşam yatağına uzandığında para kazanmanın, zevklerin, sevginin en kolayını seçtiğini bilerek partnerinin koynuna uzanıyor. Belki, falcı elimden ne okuyorsa bilmem; onun gözlerinden bunları okuyorum.
Yıllardır yürüdüğüm bu sokaklarda bir sevgilinin elini bile tutmamışım, oyunu nasıl oynayacağımı bilmiyorum. Elimi tutarken başka müşteri aramaya başlayınca falcı susup kalıyor. Konuşmayı ama önce dinlemeyi unutuyor. Ben de önümdeki hikayeye dair hiçbir kelimeye ulaşamıyorum.
Yatağıma uzandığımda ölü derilerimin fenerimin ışığında yatağın üzerinde sıçradığını görüyorum. Çarşafın rengi benimle birlikte oradan oraya değişiyor. Sürekli ama sürekli başkası olduğumu görüp kendimi tanıyamamaktan korkuyorum. Hayatımdakileri tanıyamamaktan, isteklerini anlayamamaktan.
Elimde oluşan yeni çizgiye bakıyorum, nereden geldiğine ve kimin sırtına elimi uzattığımda oraya yerleşmiş olduğunu anımsamaya çalışıyorum. Zamanda kayboluyorum.
Bu kadar düşündüğüme bakma gülüm, bulunduğum nokta aslında huzurun derin kuyusu. İki kolum için saat ayrı ayrı akıyor. Sol kolum yaz saatinden güne başlıyor, sağ olan hala rüyalarda dolaşırken.
Comments