Fantasik Dostlar – Kimlerdir, Nerede Bulunurlar?
- Burcu Karael
- 17 Şub 2021
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 11 Nis 2022

I. RÜYA
Fantastik hikayeler biraz tehlikeli gelir bana. Bir karakterle tanışırız. Garip sesler duyar, işaretler görür ve genellikle yok sayar bunları normal olmak adına. Veya başkaları tarafından pek de anlam verilemeyen enteresan bir ilgi alanı vardır. Hikaye ilerledikçe her biri anlamlanır, meğerse o sesler gaipten değildir, bilmediği başka bir gerçekliğin uyarısıdır veya sıra dışı hobisi aslında onun özgün yeteneğinin gelişmesinin temelini oluşturmaktadır. İşte tehlikeli kısım burada başlıyor: Tüm bu hikayeleri yıllar yılı okuyup kendini kaptıran bendeniz ve benzeri ölümlüler, bazen hayattaki küçük işaretlere fazladan anlam biçmeye başlarız. Bizler biliriz ki o kolayca göz ardı edilebilecek şeylerin herkesçe bilinmeyen bir gerçekliğe işaret etme ihtimali vardır. Eski evlerden eşya toplayan bir antikacı gibi küçük işaretler toplarız hayatın satır aralarından.
Eski bir anahtarın işlemelerine takılır gözümüz. Ahşap bir gömme dolabın kapağında dolaşır parmaklarımız. Zarif bir yaka iğnesi, yorgun ama sağlam bir baston, posta kutusunda gördüğümüz üzeri el yazılı bir zarf bizlerce bambaşka dünyaların kanıtıdır. Birbirimizi görünce tanırız. Bazen kahvemi uzatan baristanın kolunda gördüğüm bir dövmeden, bazen metro çıkışımda önümde yürüyenin çantasına bağladığı bandanadan bilirim. Biz birbirimizle hiç konuşmadık ama aynı rüyayı gördük. Hiç anlamadım insanların tanımadıkları hemşerilerine duyduğu bağı, ama bunu anlıyorum. Dövmesine bakıp gülümsediğimi gördü barista, göz göze geldik. Çıktığımız yolculuğu andık o kısa anda. Görmediğimiz birinin zihninden çıkmış bir hikaye ile birbirine bağlanmış iki yabancıydık. Bundan ala bir büyü olabilir miydi? Kahvemi aldım, yüzümde eski bir dostla karşılaşmış gibi bir gülümseme vardı.
II. KURGULANMIŞ GERÇEK
Ne var ki hayat, çoğu kurgunun aksine anlamlı bir bütün oluşturma amacı gütmez. Bizler ne kadar ısrarla bütünlüklü ve tutarlı bir anlatıma sıkıştırmaya çalışsak da gerçekliği, bir türlü tamamına hakim olamayız. Düzeltip dursan da dikilmekte ısrar eden bir tutam saç gibi ayrıklık yapar bir şeyler, bağdaşmaz hikayenin bütünüyle. Yalanlar bazen gerçekte olanlardan daha kabul edilebilir ve inandırıcı dururlar. İşlenmiş gıdaları tüketmek organiklerden daha kolay değil mi? Anlaşılabilir kılana kadar işliyoruz gerçekliği. Sonra besin değeri kalmamış bu lapa ile besliyoruz beynimizi.
Bu işlenmiş ve mantıklılaştırılmış gerçeklikle savaşabilmenin bir yolu var: fantastik hikayeler. Okurları bilirler ki bazen mantığa aykırı şeyler de olur. Bütün büyü, o aykırı detayda gizlidir ve bizler o detayları severiz. Kimileri gerçekçi veya inandırıcı bulmadıklarından uzak dururlar bu hikayelerden. Onlar muhtemelen gerçeği de yeterince gerçekçi bulmayanlardır, “Sen hem böyle düşünüp hem de buna nasıl inanabilirsin?” diye sürekli etrafındakilere soranlardır. Kendi kafalarında bağdaştıramadıkları iki farklı niteliği aynı insanda gördüklerinde şaşırırlar. <p style=Verdana"font-size:16px"><p style="font-family:verdana">Birinin sahte olması lazımdır, Tutarlı gördükleri yalanları anında kabullenip, gözlerinin önünde bile olsa çelişkili gerçeği görmezler. Olanı değil, ideallerindeki kurguyu görmek isterler. Aslında yaptıkları kendi sıkıcı kurgularını tutarlı gerçeklik olarak sunmaktan başka bir şey değildir.
Öte yandan bizim de suçlu olduğumuz noktalar var. Fantastik kurgu dostları, mahkememize hoş geldiniz! Tarafların biri BİZ diğeri ONLAR. Kutuplaşma şahıs zamirleriyle bulundu. İnkar eden yoksa devam ediyorum:
BİZ bu tutarlı gerçek kurgularıyla çelişen detayları görürüz, evet. ONLAR ise ihmal eder. Ama BİZ peki olduğu gibi mi görürüz? ONLAR bu tutarsızlık, bu menfur şey ortadan kalksın ister; BİZ ise altında bir gizli anlam umarız. En uç tanımıyla bu detaylar gizli bilgeliklerin, o herkesçe bilinmeyen gerçekliğin anahtarı olsun isteriz. Evet dostlar, ortaya çıktı ki BİZ de ONLAR dan pek farklı değiliz. Olduğu gibi görmeye en az ONLAR kadar uzağız.
III. ÇELİŞKİLİ GERÇEK
Çift yarık deneyini ilk defa görenlerin çoğunlukla aklı karışır, ışığın bazen dalga bazen parçacık gibi davranması gerçek olamayacak kadar tutarsız görünür çünkü. En büyük zihinlerden birinin bile Tanrı’nın zar atmayacağını söyleyerek gerçeği kabullenebileceği bir aralığa (tutarlılığa) sıkıştırmaya çalıştığını biliyoruz, gerçek bizim (veya onların) kabullenebileceğinden daha fazla. Sürekli benliğimizin istikrarını korumak için gerçekliğin bir kısmına gözlerimizi kapatarak yaşıyoruz.
Belki güneşmerkezci teorilerinden ötürü yargılanan ve cezalandırılan Galiei gibi örnekler yok günümüzde, ama hala bilimde kabul edilmiş paradigmaların değişimi ispatlara dayandırılsa bile çok zor. Bu insanların yeni bilgiyi benliğini ve mevcut zihin yapısını korumak için inkar etmesinden ötürü, yeterince kanıt sunulmadığından değil. İlerlemeyi esas aldığı iddiasına rağmen bilimin, bilim insanlarının yeni teorileri kabullenememe problemi defalarca atılımları ertelemiştir (ama engelleyememiştir).
ONLAR’dan daha matah değiliz belki, ama yine de BİZ tarafında olan biri olarak iddiam şu olacaktır; fantastik kurgular bizi aklımıza sığmayanı kabullenmeye daha yaklaştırır. Kendi tutarlılığımızın dışında açılan bir evrene merak duymak biraz tehlikelidir.
Belki de bu yüzden istikrara karşı bir tehdittir.
Comments