Nereden geldiğini bilmiyordu.
Karanlığın içerisinde uyandı, elleri bedeninde gezdi, gözleri ise içerisinde bulunduğu görememezliği süzdü, karanlıkta tek görebildiği şey anılarıydı, görmekten vazgeçti. Hislerine yöneldi.
Bitkilerinin yerçekimini hissettiğini söylemişti ona birisi bir zamanlar, yarı karanlık bir odada, ne olduğunu hatırlamadığı bir söyleşi sırasında.
Ne üstü uzanıyordu?
Gözlerini kapattı bir bitki olduğunu hayal etti, yağmur ormanlarında. Kökleri merkezine arzın, karıncalara, yavrularına toprağın, milyonlara, milyonlara ve toprağın kendisine. Elleri ise göğe, gökyüzüne yaprakları arasında meşk eden rengarenk kuşlara, milyarlarca yıl uzaktan göz kırpan yıldızlara uzandı.
"Milyarlarca ışık yılı..."
"Bir ağaç." dedi, "Astrofizikten anlayamaz."
Sırtüzeri bırakılmıştı.
Gözlerini açtı hâlâ karanlıktı, elleri etrafında gezdi. Sevdiceğinin bembeyaz teni kadar yumuşak idi dokundukları. O'nu nasıl da öperdi, önce uçuç böceğinin bir çocuğun elinde attığı ufak adımlar gibi hafif, sakin. Daha sonraları onlu yaşlarında kızdırılmış bir genç gibi hırslı ve sert! En sonra bir sabah denizi gibi durgunlaşıp belinden sarılıverirdi.. Vişne vişne kokardı sonra her yer, kendisi çok koku alamazdı ancak vişne kokulduğu hayal edilebilirdi, vişne koksun istenirdi.
Hiç bir şey vişne kokmuyordu.
Sırtüstü uzanmış yatağında yatıyordu.
Gözlerini açtı, hâlâ karanlıktaydı, gecenin soğuttuğu havanın ellerini yavaşça, gizli emellerle üzerinde gezdirdiğini hissetti, aylardan Eylül yerlerden bir tatil beldesiydi, sırtüzeri uzanmış yıldızları arıyordu gözleri. Bacaklarının arasında marketten aldığı kırmızı şarabı sıkıştırmıştı, en ucuzu değil ama bir pahalısı, her zamankinden.
"Uzatır mısın?" dedi, tanıdık bir sesti, aşklarından hangisiydi?
"Şarabı verirsen her hangi birisi olabilirim." dedi.
Bedeni güne döndü, sakallı bir günebakan, ağzı açık. "Buradasın." dedi.
Buradaydı, mavi gözleri gözlerinin içine bakıyordu, elleri sakallarının arasında, göğsünün üzerinde geziyordu, yanağına işte beni buradan öp diyen bir gamzeyi koymuş, gülümseyerek saçlarını seviyordu. Gözleri kapandı, yıldızlar, tam-da-buradaydı.
Hiç bir obje, hiç bir objeye tam anlamıyla dokunmaz, diye duymuştu.
Evrenin büyük bir kısmı yokluktan ya da göremediğimiz karanlık bir maddeden oluşur diye duymuştu.
"Yalan söylemişler bana."
İşte tam şimdi, burada bir bitki, elleri gökyüzüne uzanmış.
Yapraklarına kelimenin tam anlamıyla dokunuluyor.
İşte burada içi elle tutulabilir, gözle görülebilir şeylerle dolu olan
Bir Adam!
Bir!
Bedeni uzadı,
Elleri uzadı,
Gözleri, uzadı.
Dudakları, karıncalar ve kara toprak arasından kökleri, uzadı.
Yaprakları Eylül'ün rüzgarında sallandı
Tüm varlığıyla onu bir güzel öpmek...
Uyandı.
Karanlık değildi.
Comments