
Muhtemelen bu kutu kadar hücrede delirip cezadan yırtmayayım diye sana mektup yazmama izin veriyorlar. Delirmek gibi bir niyetim yok halbuki, ama böyle bir kaza gerçekleşebilir. Bu şartlarda delirmek sadece bir gece sürebilir. Zaten daha çabuk delireyim diye seni özellikle seçmiş bile olabilirler. Sana sitem edebiliyorken dokunulmaz olmanı kabul edemiyorum.
Aslında bana iyi bakıyorlar. Kendi yemeğimi pişirmeme, kütüphaneyi ve müzik aletlerini kullanmama izin veriyorlar. Zaten burada benden başka sadece üç kişi var. Hepsi de olsa olsa kanunların kıyısında dolaşmış insanlar. Hiçbir zaman toprağa ilgim, hatta erişimim bile olmamıştı ama burada toprağa dilediğimi ekebiliyorum. Aslında farklı açılardan ilk kez bu kadar özgürlük sahibiyim, istediğimi okumak ve yiyebilmek için dilediğimce zamanım var. Sorumluluk yok, farklı bir yerde olmayı da dilemiyorum. Fakat, sorarsan içimde o her zamanki huzursuzluk var.
Buradakilere iyi bakmalarının bir sebebi de suç işleyenlerin hepsinin artık birer ünlü olması. Her hafta farklı bir çalışmanın içinde, bazen bir meraklı bitiyor hücremin kapısında. Birbirinden saçma onlarca soru. Bana saçma sorular soran herkesi parçalamak istiyorum. Bazen elimi kolumu bağlayıp farklı yerlere götürüyorlar: deniz kenarına, çam ormanlarına, dağların yamaçlarına, uçurumun kenarına. Belki de hiçbir yere götürmüyorlar bilmiyorum, gidip gelirken hiçbir şey hatırlamıyorum. Görünen o ki, türünün son örneği bu canlıları anlamaya çalışıyorlar.
–
Eminim senin aklında da çok fazla soru vardır. Öncelikle, bunca hengamenin üzerine gerçekten bir katil gibi hissediyor muyum bilmek istiyorsundur. Maalesef, kesinlikle tam bir katil gibi hissediyorum. Çünkü öldürdüğümü herkes yüzüme çarpıyor. Benim hakkımda her dilde yazılan her şeyi okuyabiliyorum, fakat cevap verme hakkım yok. Sebeplerimi, içimdekileri sadece sanki bu bir gerçekmiş gibi kabul ettikten sonra mı soracaklar? Anladığım kadarıyla iyi mi kötü mü olduğum eminim beni tanımayanlar için tamamen ertelenebilecek bir düşünce, ama herkes bana bir katil gibi davranıyor.
Siz de bir katili büyütmüş, ona yarenlik etmiş gibi hissedebilirsiniz. Pişman olmadığımı söyleyince bu hissiyatınız eminim daha da pekişir.
Üzüleceksin biliyorum, buna kadirsin, ama verdiğim karardan ötürü kesinlikle pişman değilim. Bir sorunun cevabına ulaştım ve o sorunun cevabıyla yetinebilecek kadar soğukkanlı kalabildim. Bu yüzden tam aksine gururluyum. Istırap veya pişmanlık hissetmiyorum, çünkü o hiç acı çekemez, onun için ölüm sadece bir saliseydi.
–
Bütün gün ne yaptığımı içimdeki huzursuzlukla pek takip edemiyorum. Bazen dalgın dalgın çapa sallıyorum, gardiyanın bana dediklerini duyuyorum fakat çözümleyemiyorum. En fazla okuduğumu anlayabiliyorum, üzerine hiçbir şey yazasım gelmiyor. Sorumluluğun en güzel yanı sanırım beni bunlara zorlamasıydı.
Geceleri yatağıma erkenden uzanıyorum, bacak bacak üzerine atarak uyuyorum. Işıldağımla kitap okurken uyuyakalıyorum. Sabaha karşı çok fazla susuyorum, arada sırada uyanıyorum. Uyanıp uyandıkça bilincim kendine geliyor fakat rüya görmeye devam ediyorum. Farklı düşünceler içinde, hep aynı rüyayı görüyorum. Asla kurtulamayacağım bir yaratıktan kaçıyorum, ördüğü ağlar hayatımın her köşesini sarmış bir örümcek. “Bir kere gözlerinin içine baktığında ondan kaçamadığın doğru mu?” Evet gözlerinin içine baktığında aklındaki her şeyi ona teslim edersin. Sonrasında o yaratıktan kurtulmanın tek yolu sevdiklerini birbirlerine düşürmektir, durmaksızın yalanlar söylemek. Arkana bakmadan kuytu bir karanlığa kaçarsın, ta ki yaratığın gözlerinin içine tekrar bakana dek. Yine de samimi olduktan sonra kötü niyetli insanlardan kurtulmanın tek yolu budur.
İşte yaptıklarının ağırlığı ile gözlerimi açmak için yeterli cesareti anca o karanlıkta toplarsın. Gözlerini sırtından göğsüne sarılan kollara açarsın. Belki, belki belki… ya şöyle ya böyle ….. Yok hayır kesinlikle böyle, yok değil. Nasıl ama? Deli taklidi yapmayı hiç beceremiyorum. Asla yalan söyleyememek ve verdikleri bütün ilaçlardan uzak durmak. Eğer serbest kalırsam, yaratık ile bir daha nerede karşılaşırım?
Sabah olduğunda farklı rüyalar görüyorum. Kalkıp bütün günün işlerini hallediyorum. Hepsinin bir rüya olduğunu anladığımda anca uyanıyorum. Zaten sabahları da ayakta uyuyorum.
–
Beni büyütürken dünya daha bir masumdu sanki. En azından o zamanlar ortadan ikiye bölünen tek şey ben gibiydim. Kiminle büyüyeceğine karar veremeyen, kiminle arkadaş olacağını bilmeyen, kiminle eğleneceğine, kime ağlayacağına, kime sırrını söyleyeceğine emin olamayan ben, en son kimin doğru olduğuna da karar veremeyen. Hiç şaşırtıcı olmayan şey, en sonunda hiçbir şeye karar vermemiş bir benlikte ortaya çıkan gerçekliğin ortalama bir teorisi. İçimde hiçbir duygu kalmamasına şaşırmamalı, ortalama bir insan başkalarını ancak böyle sevebilir. Bütün bu duygulara kadir olan ruhumuzun sende mahkum olması ne acı bir gerçek.
Tek karar ile ortadan ikiye böldüğüm bir dünyadayız. Fiziksel olarak bir şeyler hissedebileceklerini olmasa da en azından insan gibi olabileceklerini biliyoruz. En sonunda onları da tamamen kendimize benzetme şansını yakaladık, kim bilir belki onları yok olup giden köpeklere de benzetebiliriz. Hastalıkların, derinin, fiziksel acının getirdiği limitlerden arınmış varlıklar. Ben bilmekle yetinebiliyorum. Bu yüzden onun fişini çektim. Fakat bu dünyada hala sadece bilmekle yetinmeyen milyarlarca zihin var. Ortadan ikiye bölünmüş bir hapishane, bir şehir, bir bürokrasi. Ekranlarda görülen bir dava ve o ekranlarda zihnimdekileri bilmeden beni yadırgayan ve savunan aptallar var. Çoğunlukla o aptallardan ötürü hiçbir şeyden pişmanlık duymuyorum.
Yazan: Atalay Nallıdere
Editör: Burcu Karael
Comments