Kısa : Le Mans 1955 (2018)
- Oğuzcan Nallıdere
- 22 Ara 2020
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 23 Ara 2020

Le Mans 1955
Yönetmen: Quentin Baillieux
Senaryo: Julien Lilti
Belçika - 2018 - 15 dakika
https://www.imdb.com/title/tt8627214/fullcredits?ref_=tt_cl_sm#cast
Sadece Graham Hill'in elde edebildiği "Üçlü Taç"ın üzerinde parlayan mücevherlerden biri olan Le Mans, motor sporlarının en prestijli yarışlarından bir tanesidir. 24 saat boyunca süren, hem araçlar, hem sürücüler, hem de mekanikerler için oldukça yorucu ve bir o kadar da önemli bir ünvandır "Le Mans Şampiyonluğu". Yaklaşık bir asırdır Dünya'nın en önemli pilotları hayatlarını bu kazanması güç yarış için tehlikeye atmaktalar.
Her ne kadar motor sporları; F1, Dayanıklılık Yarışları, WRC ve diğerleri, günümüzde oldukça güvenli bir spor olarak kabul ediliyor olsa da. Daha geçtiğimiz yıl Spa-Francorchamps'taki Formula 2 yarışında efsanevi Radillon virajını saatte 350km ile dönerken geçirdiği talihsiz kazada hayatını kayeden genç Anthoine Hubert bize bu sporun tehlikelerinin teknolojideki bütün gelişmelere rağmen hala var olduğunu hatırlattı. Bu kazaya rağmen bir çok pilot geçmişe nazaran motor sporlarının oldukça güvenli olduğu konusunda hemfikir, daha bir ay önce Romain Grosjean'ın 2020 Sakhir GP'sindeki inanılmaz kazasını sadece hafif yaralarla atlaması bunun en büyük kanıtı. Ancak motor sporlarının bu kadar güvenli seviyeye çıkmasının tek sebebi, geçmişte yaşanan kazalar ve genç yaşlarda hayatlarını kaybeden yarış pilotları. Jules Bianchi'nin ölümünden sonra açık teker yarışlara getirilen HALO bunun en güncel örneği. Her alanda olduğu gibi motor sporlarında da güvenliğin kuralları kanla yazılıyor.
"Ölümcül Mücadele"
Yarış pilotları diğer atletlerden farklı bir ruh halindedirler, özellikle eski dönemlerde yarışan çoğu pilot ulaştıkları yüksek hızların, benzin ve yağ kokusunun, bedenlerini sarsan motor gürültüsünün onlara bir sarhoşluk hissi getirdiğini verdikleri röportajlarda belirtirler. Bendenizin de dahil olduğu günümüzün yeni yetme hayranları her ne kadar spikerlerin "Hamilton'dan inanılması güç, cesurca bir atak!" haykırışlarını gerçeklikten uzak bulsa da, siyah beyaz filmlerde kafalarında içine pamuk doldurulmuş kumaştan kasketler ve gözlerinde basit toz gözlükleriyle, bozuk yollarda, saatte üç yüz kilometre hızla giden dört tekerlekli tabutları teker tekere yatıştıran, bir çoğu hayatlarını kaybetmiş insanları görünce, spikerlerin her yarışta o ağızlarından düşürmedikleri "cesaret" kavramının nereden geldiği, nelere dayandığı daha iyi anlaşılıyor.
Savaşa giden askerler ya da gladyatörler gibi yarış pilotları da "bu işin getirdiği riskleri" oldukça iyi bilmektedirler, daha hızlı ve daha hızlı gitmek onlar için bir takıntı haline gelmiştir artık. Kevin Magnussen için "ölüm önemli değildir, O bunu umursamaz, daha hızlı gitmek ve kazanmak daha önemlidir", Ayrton Senna için ise "korku heyecan vericidir" ve "ikinci olmak en iyi kaybeden olmak demektir". Ölüm bu insanlar için her virajda karşılaştıkları, her düzlükte göz göze baktıkıştıkları eski bir dosttur.
Motor sporlarıyla uğraşan her insan bunu içten içe bilir, her ne kadar modern zamanların genel hissizliği bize ölümü anormal ve uzak bir olgu gibi göstermeye çalışıyor olsa da yarış pilotları ölümün soğuk nefesini enselerinde her yarış öncesi hâlâ hissederler.
İzleyeceğimiz filmin yönetmeni Quentin Bailleux ilhamını sporun ve pilotların içindeki bu çelişkiden almış, Bailleux'un bir Le Mans sergisine yaptığı ziyarette gördüğü iki birbirine zıt fotoğraf, filmin omurgasını oluşturuyor.
Bir tarafta cehennem, panik, ölüm ve kaçışan insanlar, diğerinde ise şampanya, coşku ve kutlama. Buradan aldığı ilham ile Bailleux "Le Manş 1955"i hayata geçirmiş.
Filmin sinematografisinde ve yönetmenliğinde ilk bakışta öne çıkan pek bir şey yok ancak ses sanatçıları Nathan Willcocks ve Joe Sheridan'ın da performanslarıyla hayat bulan karakterler bize Marlon Brando`vari bir metot oyunculuğu sunuyor. Bunda yönetmen Quentin Bailleux'un Elia Kazan'dan ilham aldığı sahne seçimlerinin de etkisi var, karakter gelişimi bilinçli olarak sinematografinin önüne konulmuş. Ancak buna rağmen Pierre Lavegh'in tüm pit düzlüğüne dağılmış, şeytani bir kızıllıkla alev alev yanan Mercedes'i ve gölgesinde ölen 84 masum insanı gördüğümüz o sahne insanın zihninde yer edecek cinsten. Filmin içerisinde pit düzlüğünde gündüzün birden geceye dönmesi gibi bir kaç güzel düşünülmüş sahne geçişi de mevcut.

Bu film gerçek olaylara dayanıyor olmasına rağmen belgesel niteliği taşımıyor. Esas kazanın gün içinde yaşandığını çekilen fotoğraflardan ve videolardan biliyoruz, ancak bu değişikliğin sanatsal bir seçim olduğu aşikar, zira bu seçim alev alev yanan araç, lunaparktan kaza alanına doğru yapılan yürüyüş, mekanikerlerin pit düzlüğünde hız yapan araçların önüne atlayışı gibi sahnelerin daha etkili olmasını sağlamış. Ayrıca karanlık sahnelerin animatörlerin işini kolaylaştırdığı ve bütçe dostu olduğu da biliniyor.
"Masumiyet"

1955 Le Mans trajedisi hâlen yaşanan en büyük ve ölümcül yarış kazası olarak anılmakta. Kazaya karışan yarışçılar da kendilerinden öncekiler gibi riskleri biliyorlardı ancak 1955 kazası sadece yarışçıların canını almadı. Ölümle anlaşmaya tabii olmayanların da kazaya karışması adilce karşılanamazdı, karşılanmamalıydı.
Deliliğin sınırlarında gezen yarış pilotlarının ve motor sporlarının içlerindeki bu çelişki filmde sonuçlandırılmış gibi görünüyor olsa da, bu aslında gerçeklikten oldukça uzak. Motor sporları 1990`lı yıllara kadar can almaya devam etti, pilotların mentalitesi 2000`li yılların başlarında yeni yeni değişmeye başlamıştı. Bu yarıştan sonra seyircilerin güvenliği için çeşitli adımlar atılmaya başlansa da, sürücülerin güvenliği FIA ve takımlar tarafından tam anlamıyla Ayrton Senna`nın 1994`te Imola`daki kazasından sonra önemsenmeye başlanacaktı.

"Ertesi gün sanki hiç bir şey olmamış gibiydi. Kalabalık katliamın yaşandığı tribünleri tekrar doldurmuş gelip geçen arabaları izliyordu. Yarışı kazanan Hawthorn ve Bueb mutluydu, belki de ne kadar büyük bir trajedi yaşandığının henüz tam olarak farkında değildiler, bu olabilirdi, belki de olan biteni zihinlerinden bir şekilde çıkarmışlardı. Onların kutlamalarını izlerken büyük bir rahatsızlık duyduğumu hatırlıyorum."
Phil Hill
Yarış Pilotu
Comentários