top of page

Şeytanın Avukatı : Trump'ın İfade Özgürlüğü

  • Yazarın fotoğrafı: Oğuzcan Nallıdere
    Oğuzcan Nallıdere
  • 12 Oca 2021
  • 4 dakikada okunur

Donald Trump'ın başkanlığı süresince aktif olarak kullandığı Twitter'dan banlanması, tartışmaları da beraberinde getirdi.



2020'yi Covid-19 salgını ve "Black Lives Matter" protestolarıyla geçiren ABD yeni yıla da yoğun ve olumsuz bir gündemle girdi. Son yıllarda yükselen Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki gerilim, Donald Trump'ın yenilgiyi kabullenmemesi ve seçimin hileli olduğunu sık sık dile getirmesi ile daha da arttı. Başkan Trump seçimden sonraki dönemde sık sık Twitter üzerinden "hile" söylemlerini dile getirmeye devam etti, bu söylemler hukukun karşısına sunulduğunda kanıt eksikliği nedeniyle reddedilmesine rağmen, hem Trump'ın hem de Cumhuriyetçi seçmen kitlesinin fikri değişmedi.


Bu karışıklığın 6 Ocak günü çıkmış olması bir rastlantı değil, Amerika Birleşik Devletleri'nin seçim prosedürü diğer ülkelerden daha farklı ilerliyor. Genel seçim halk tarafından yapılmasına rağmen bu seçim sadece eyaletlerin kongreye gönderdikleri delegeler için bir referans niteliği taşıyor. Yani eyaletlerin kongreye gönderdikleri delegeler eyaletin sonucundan farklı olarak oy vererek seçimin sonucunu değiştirme gücüne sahip. Eyelatlerinden çıkan sonucun tersi oy kullanan bu delegelere "inançsız delege" (faithless elector) deniyor. Tarihte bunun bir çok örneği olmasına rağmen seçim sonucu hiç bir zaman değişmedi.


Eyaletler tarafından başkentteki kongre binasına gönderilen delegeler, "seçmen heyeti" adı altında toplanıp, oylamalarını yaparak yeni başkanı seçiyorlar. Yani ABD başkanı aslında halk tarafindan değil, bu seçmen heyeti tarafından seçiliyor, bu durumun artıları ve eksileri başka bir yazımızın konusu olabilir, daha fazla bilgi istiyorsanız CGP Gray'in bu konu hakkında ürettiği videoları izleyebilirsiniz, birçoğunun Türkçe altyazısı da mevcut.


"Olaylar"


Yukarıda bahsettiğimiz seçmen heyeti 6 Ocak günü ABD Kongre Binası'nda yeni Amerikan Başkanını seçmek için toplandı. Bu sırada Trump'da Washington'da, Kongre Binasının bir kaç kilometre ilerisinde bir miting düzenlemekteydi. Trump mitinginde yaptığı konuşmada şu sözlere yer verdi;


"İsteyenlerle beraber toplanıp kongre binasına doğru yürüyeceğiz, oraya gidip cesur delegelerimize, en azından bazılarına gerekeni yapmaları için destek vereceğiz! Ülkemizi zayıfça geri alamayız, güçlü olmalıyız ve güçlü yanımızı göstermeliyiz!


Kongreden sadece haklı, temiz oyları temsil eden delegelerin oylarını saymasını talep edeceğiz! Sadece temiz ve kanuni oyları!

Donald Trump, 6 Ocak Washington mitinginde seçmenlerine sesleniyor.

Biliyorum ki buradaki herkes oraya, kongre binasına barışçıl bir şekilde yürüyüp yurtsever seslerini kongreye duyuracak. Bugün Cumhuriyetçilerin güçlü bir duruş sergileyerek seçimlerimizin bütünlüğünü koruyup koruyamayacağını göreceğiz! Ülkemiz uzun yıllardır bir kuşatma altında, sadece son dört yıl içerisinde değil!"


Yukarıdaki sözlerine baktığımızda, barışçıl bir şekilde yürümelerini söylemesine rağmen, seçmen kitlesini kongre binasına Trump'ın topladığını söyleyebiliriz. Buna seçimden beri süre gelen ayrılıkçı söylemleri ve miting sırasında o sırada kongre binası içerisinde bulunan as başkanı Mike Pence'i ateş içine atmasını da eklersek o sırada kongre binasına doğru yürüyen kalabalığın içinde bulunduğu ruh halini de hayal edebiliriz. Ancak "barışçıl" bir şekilde yürünmesi Trump'ın tembihlediği ve istediği bir şey, bu sözden seçmenlerinin kongre binasına saldırmalarının ya da şiddet gösterilerinde bulunmalarının kendi itibarını da zedeleyeceğinin Trump'ın farkında olduğu çıkarımına varmak mümkün.


Sonrasında olanlar hepimizin malumu, Amerikan Kongre Binası'nın 1812 Bağımsızlık Savaşı'ndan beri ilk kez işgal edilişine ve ABD tarihindeki ilk sivil devrim denemesi!


Bu olaylardan sonra Trump tekrar Twitter'a döndü ve aşağıdaki son tweetlerini yayınladı;

"Sorulara cevaben; hayır 20 Ocak'taki devir teslim törenine gitmeyeceğim!"
"Bana oy veren 75 Milyon Amerikan Vatanseverleri, ÖNCE AMERİKA ve AMERİKA'Yİ TEKRAR BÜYÜK YAP* sloganlarımız gelecekte de yüksek bir sese sahip olacaklar, hiç bir şekilde saygısızlığa uğramayacaklar ya da aşağılanamayacaklar!"

Bu tweetlerden sonra Twitter, Başkan Trump'ın Twitter hesabını "Şiddeti Yüceltme" politikalarına aykırı tweetleri nedeni ile süresiz olarak kapattı. Twitter 8 ocakta yayınladığı bildiride "20 Ocak'ta devir teslim törenine katılmayacağını söyleyerek destekçilerine töreni hedef gösterdiği" ve "Amerikan Vatanseverleri" ifadesinin kongre binasına giren saldırganları da kapsadığı düşünüldüğü için, hem bu iki gönderinin silinip hem de @realDonaldTrump hesabının süresiz olarak kapatılmasına karar verdiklerini açıkladı.


Aslında Twitter ile Trump'ın arası ilk kez bu olayla açılmadı, bu ihraç uzun olaylar zincirinin sadece son halkası. İki tarafın arası cumhuriyetçilerin kaybettiği başkanlık seçimlerinden beri gergindi. Trump'ın seçim hilesi gönderilerinin çoğunun altına "muhtemel dezenfermasyon" uyarısı koyan Twitter, bazı tweetlerini de sildi. Ancak Twitter'ın bu davranış ve kararlarının altında tehlikeli bir önyargı gizli olma olasılığı da var.


"Bıçağın Kör Yüzü"

''Seçimin bizden çalındığına dair şüphemiz yok, kongreyi gerçekler ışığında demokrasimizi koruyarak gorevini yapmaya davet ediyorum!''

Twitter'ın 2017'de partisi seçimi kaybeden Nancy Pelosi'nin seçimin kendilerinden çalındığına yönelik gönderisine karşı benzer bir tavır takınmaması, bu kararın aslında siyasi olabileceği ya da Twitter'ın aslında Trump'ı desteklemediği için farklı muamelede bulunmuş olabileceği şüphesini doğuruyor. "Amerikan Vatanseverleri" ifadesinden rahatsız olup "Black Lives Matter" protestolarında yaşanan gereksiz şiddete, özel mülkiyetleri yakıp, yağmalayan protestoculara rağmen, protestoları destekleyenleri "şiddeti yüceltmek" ile suçlamaması da bu görüşü destekler nitelikte.


"Black Lives Matter" hareketinin haklı temellerden çıktığı ve özünde doğrucu bir hareket olduğu tartışılamayacak kadar net olduğu bariz, Twitter'ın bu tartışmalarda tarafsız tavır alması ya da protestoların özünü desteklemesi de anlaşılır bir durum. Ancak problem söz konusu Trump olduğunda zıt bir tavır alınmasında başlıyor.


Twitter'ın yayınladığı bildiride, Trump'ın son gönderileri hakkında yaptığı değerlendirmeler de oldukça subjektif, gerçekten detaylıca incelemeden bu çıkarımlara varmak oldukça zor. Hatta yine detaylı incelemelerle farklı çıkarımlara varmak da mümkün. Seçim sloganlarının gelecekte de yaşamaya devam edeceği söylemi, seçmenlerin oylarının, kendisinin dört yıllık görev süresinde gerçekleştirdiklerinin ve geride bıraktığı mirasın unutulmayacağını vurguluyor. Seçmenlerine "yurtsever" olarak seslenmek de her politikacının yaptığı bir eylem, bu söylemi bizzat Trump tarafından "barışçıl" olarak yürülmesi ve davranılması söylemişken ve kongre binasına girenlere karşı "evlerinize dönün" çağrısı yapılmışken, diğer yöne çekebilmek bir önyargı gerektiriyor.


Tabii ki Twitter bünyesinde bulunan kullanıcıların uyması gereken kuralları belirleme ve bu kurala uymayan kullanıcıları ihraç etme hakkına sahip, sorun bu kuralların benzer şartlarda farklı insiyatifler ile kullanılması. Vazgeçilemez sosyal medya araçlarından biri olan Twitter, politikacıların da seçim kampanyaları ve görev süreleri boyunca etkin kullandıkları bir araç. Twitter'ın istediği sesleri kısabiliyor olması, bir medya aracı olarak toplumu yönlendirebilme ya da manipüle edebilme gücünü elinde bulunduruyor olduğunun açık bir göstergesi. Google ve Apple'ın Trump destekçilerinin yoğun olarak kullandığı platformlar olan Parler'i uygulama marketlerinden kaldırmaları da aynı şekilde yorumlanabilir.


Eğer ülkemiz ana akım medyasının iktidar karşıtı sesleri kısıp; taraflı, çekimser ve korkakça davranarak maniplasyona sebep olmasından rahatsız oluyorsak, Twitter'ın Trump kararını da bu açıdan değerlendirmemek iki yüzlülük olur. İfade özgürlüğünün çift taraflı çalıştığını ve karşıt olduğumuz görüşleri savunan insanların da bu özgürlüğe sahip oldukları kabullenmesi çok zor ve acı bir gerçek. Bu toleransa sahip olmak, bu durumun farkında olmak ve bunu en sevmediğimiz insanın özgürlükleri kısıtlandığında da savunmak önemli bir meziyet.


Twitter, Google ve Apple kurumsal şirketler, tabii ki tarafsızkığa sahip olmak zorunda değiller. Ancak bunu bilmek, anlamak ve bu kararları buna göre yorumlamak önemli ve edinilmesi gereken bir yetenek.


* Donald Trump`in seçim kampanyası sürecinde kullandığı ''AMERICA FIRST ve MAKE AMERICA GREAT AGAIN'' sloganları.


Comments


  • Facebook
  • Spotify
  • Instagram

 © camduvar kültür sanat 2021

bottom of page