tamdaburda
- Oğuzcan Nallıdere
- 26 Kas 2020
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 Ara 2020
ev belledikleri tezgahlarından, üçer beşer ederlerine koparılıyorlar meyveler,
tırnakları kirli satıcının, kaç zamandır et çekiyor canı
ve evlerini özlüyorlar aslında insanlar.
büyük düğmeli montların içine de kış geliyor altı saat farklarla.
kar da yağıyor, kar da yağıyor.
kışlarımız büyük bulutlu.
en sevdiğim meyveler toplanıyor.
izliyorum, sanki yüreğime yüreğime dikili çekirdekleri kitapların, portakalların.
çileğin çekirdeği olur mu ki?
onu da dikiyor.
bilmiyor ya, bilmez.
sormuyor ya, sormaz.
işine bakıyor, yalnız bir emekçi geçmişi,
sovyetler, sovyetler ve yataklarda nükleer savaşlar,
seksen dokuz yılında yıktık biz duvarları.
uzak ülkeleri tanımıyor,
yakın ülkeleri tanımıyor,
ve kadınlarını o ülkelerin,
ve adamlarını, tanımıyor sahiplerini kadınların.
ve sınırları tanımıyor o ülkeler arasına giren.
diyorum sana;
diyorum sana dinle;
o kar tanelerin, işte o yağmurların ardından
yine şimşeklerin, depremlerin, milenyalar boyunca yükselen alçalan, kaybolan kıtaların ve sahillerini döven zaptedilemez okyanusların ve pek tabii yüce karlı dağların zirvelerinden peygamberlerini sularında sonsuz ovalarımıza taşıyan ırmakların yanıbaşında.
başkaldıracak, başkaldıracak, başkaldıracak bize.
tanrıymışcasına haklı bulacak kendisini
unutulu, unutulu, unutulu bir yaşantı.
o kar tanelerin, işte o yağmurların ardından
yine şimşeklerin, depremlerin, milenyalar boyunca yükselen alçalan, kaybolan kıtaların ve sahillerini döven zaptedilemez okyanusların ve pek tabii yüce karlı dağların zirvelerinden peygamberlerini sularında sonsuz ovalarımıza taşıyan ırmakların yanıbaşında.
yaz da gelecek büyük düğmeli montlarımızın içine,
yağmur yağmayan günler de göreceğiz.

Commenti