top of page

Yanak

  • Yazarın fotoğrafı: Atalay Nallıdere
    Atalay Nallıdere
  • 31 Eki 2022
  • 5 dakikada okunur


Onunla yan yana otururken şunu fark ettim; samimiyet ve dürüstlük tamamen farklı şeyler. İkisi de birbirini gerektirmiyor. Sonra bunu çoktan fark etmişlerin olduğunu anladım. Mesela önümdeki kitabın yazarı. Kitabın sayfasını ona doğru çeviriyorum. Önce hafifçe esniyor, elini ağzına götürme ihtiyacı hissetmiyor. Başını kollarının üzerine yaslıyor ve masanın üzerine uzanıyor. Bir ömür boyu bakıştıktan sonra, başını kitaba, kırmızı yanaklarını bana doğru çeviriyor. “Samimiyet... Samimiyet nedense dürüstlük gerektirmiyor.” İçinden geçiriyor cümleyi, neden bu kadar alıyor bitirmesi? Sonra tekrar bana dönüyor. Gözleri öncesinden daha parlak ve mavi. Ya bu cümleyi benim kadar ilginç ve alakalı buluyor, ya da bulmuş gibi yapıyor. Öyle ya, yazara göre samimiyet nedense yanında dürüstlük gerektirmiyor!


Mesela kralın dediği gibi “A little less conversation, a little more action, please!” veya başkasının “Don’t assume, just ask”. Sonra tek yaptığımızın ana akım olan alt metinleri tekrar tekrar keşfetmek olduğuna kafa yoruyorum biraz. Ama çok fazla değil, çünkü derdim farklı ve derdim çok büyük. Derdim duyguların hak ettikleri davranışlar ile temsil edilmemesi, edilememesi ve bazen edilmemesinin bilinçli olarak tercih edilmesi.


Dolunay ile bezeli bir ağustos akşamı, bahçede uzanıyor. Orada olmak zorunda değil, en azından şu anda öyle hissediyor, belki de yatağında uzanmış. Stresten yemek yiyemediği için uyurken ayaklarına giren kramplardan kurtulmaya çalışıyor. Ayın milyarlarca bezesinin bakışları altında, tatlıca bir stresle bezenmiş iç içe geçmiş duygularla uzanmış yerde kuruyan sarı yaprakların arasına. Akasya da geri bakmakta, milyonlarca danesi ile. Bir o kadarı da ağacın üzerinde, rüzgarda süzülüyor. Yavaş yavaş üzerine çiseliyor. Akasya omuzunun üzerinde eğiliyor ve geri yükseliyor. Dikeliyor, dallarını çırpıp, birini ona uzatıyor. Görünen o ki, şu duygusuz kütük parçası bile bir duygularını(?) hak ettiği biçimde yaşayabiliyor.


Doğru ya, o kızaran yanaklardan nefret etmek istiyorum. Emin olmadığım şey yanaklarını kızartan kanın rengi değil, fakat kalbine döneninki? Samimiyet, birbirimize olan nefreti varsaymak. Dürüstlük ise en son noktasında bu nefretin varlığını pat diye sorgulayabilmek. Samimiyet üstü kapalı konuşmak, dürüstlük duygularını olması gerektiği gibi sözlerle değil davranışlarla anlatmak. Samimiyet yanınızdakinin partiye gelmek istemediğini hazırladığı bahanelerden varsaymak. Dürüstlük ise, gerçekten eve gidip gitmek istemediğini sormak.

“Mesela eve gitmek istemiyorum ama dürüst sebeplerim yok, ve olabileceğini bile düşünemiyorum.”


“Her zaman yanında olmak istiyorum ama bunun için de dürüst sebeplerim yok”

Sadece ne samimiyetinizde, ne de dürüstlüğünüzde bu kadar ekstrem olmanızı tavsiye edebilirim. Toplumumuz da bunlardan sadece herhangi birinin üzerine kurulu değil zaten, ortalama bir yerde. Hayat hiçbir yere gitmediği zaman “Just a little less conversation, a little more action” veya tam tersi.


Bir yandan kırmızı yanaklardan bir bahane bulup, nefretimi onlardan kaçmak için kendime bahane etmek istiyorum. Samimiyetimize bir de öbür tarafından bakıyorum, samimiyetimizin kendisinin dürüstlüğünü sorguluyorum. Bazen insanlar samimiyetin dürüst olmamasını neden tercih ederler anlayamıyorum, bazen anlayabiliyorum. Kendi tercihlerimi takip eden yıllarda sorguluyorum. Çeneni kapa ve otur oturduğun yerde, kalbini kırdırmaya gerek yok. Kendini beğendirmeye çalışma, dürüst olurken samimiyetini kaybetme. Başkalarının samimiyetini bölmesine izin verme. Bu kadar kararsızken, insanların samimiyetlerinde dürüst olmasını nasıl bekleyebilirsin ki? Ne yapabilirim ki, kendimi değiştirmek için. Hiçbir yere ulaşamıyorum.


Öncelikle bu yalanı söyleyecek ve gözleriyle onaylayacak birisinin bu kadar yakında, bu kadar zaman oturacağını sanmıyorum. Ama yazara göre samimiyet asla dürüstlük gerektirmiyor. Bu yüzden ne yaparsan yap inanmak zorundasın, önce kendi duygularına sonra karşıdakinin. Sadece belki belirsiz bir uzunlukta ve dipsiz bir derinlikte yüzlerce kez konuştuktan, onlarca kez sarıldıktan ve bir kez öpüştükten sonra hayat dürüstlük her zaman samimiyetin yanındaymışçasına yaşanılıyor. Bu kadar felsefenin ve düşüncenin hepsi unutuluyor.

“Ya da dürüst olmayı engelleyen bir şeyler giriyor insanların arasına. Ve geleceği yaşamak için şimdiden kaçıyoruz.”

Hatta daha tutarlı felsefi yaklaşımlar ile ele alırsak, ahlak felsefesindeki consequentialism (sonuççuluk) ve deontology (ödev ahlakı) zıtlığı bu ayrımın altına daha kalın çizgiler çekebilir. Klasik örneği devam ettirmek gerekirse kapınızdaki katillere ya samimi olup sonsuza dek yalan söylemelisiniz ve bunun sonuçları ile yaşayabilmelisiniz ya da evdeki katile çocuklarınız yerini söyleyeceksiniz. Bunların hepsi kendi kendime planladığım ama yuttuğum ve asla konuşmayacağım düşünceler.


Sonra başlıyorum monoloğuma “Hani geçen gün bana bir hikaye anlatmıştın. Daha okumadan bir yorum getirebilirim. Aslında hikayeye değil ama maktulün kendisine, hayata olan bakış açısına, ve inancına. Derim ki; bütün insanlar ile samimi olmak mümkün, ama hepsi ile dürüst olmak imkansız. Samimiyetinizi suistimal edeceğinizi anladığınız insanlar ile bile göz göre göre samimi olmak mümkün. Bu yüzden dünyayı bir uçtan diğerine yürümekse amacınız, ve insanların birbirlerine güvenebileceğini kanıtlamak istiyorsanız, insanlara samimiyeti değil dürüstlüğü öğütlemelisiniz. Yanınızda götürecekleriniz, davranışlarınız ve amacınız; samimiyetin değil dürüstlüğün göstergeleri olmalı. Kuracağınız samimiyetin suistimal edilmesini ve bunun sonucunda başınıza gelebilecek olan trajediyi reddetmiyorum. Fakat kıyafetler asla dürüstlük simgeleri değildir. Bir yerden bir yere yürümenin kendisi de dürüstlük simgesi değildir. Kesin ve kes, insanların ayaklarını öpmek bir samimiyettir ama dürüstlük değildir”. Nereye gittiğimi kaybediyorum, gülümsüyorum.

Dürüstlük nerededir? Hissedilen sevgide değil davranışın düşüncesizliğindedir. Her duygu gibi dürüstlüğün tanımı da sadece davranışlardadır. Dürüstlük diğer bir açıdan, gözü kara olmaktır. Davranışların sonucu, bağımlı veya bağımsız hayat, sorulan sorunun sonuçları nereye varacak ise varsın. Dürüstlük, önce kendi duygularını kabul edebilmektedir. Sonrasında ilerleyen samimiyet, bir önceki davranışınızın dürüstlüğünü aslında her seferinde bir nebze olsun tesciller. Bu yüzden her ne kadar samimiyet yanında o an için dürüstlük gerektirmese de, geçmiş için o dürüstlüğü gerektiriyor ve hissettiriyor. Duygular sadece uzayda ve şimdiki zaman içinde değil, bu anlamda bir de zamanın içerisinde çeşitleniyor... Sanki hissedilenin tam tersine; samimiyet bir davranış, dürüstlük bir duygu.

Bu yüzden dürüst olmaktan utandığınız insanlar ile samimiyetinizi koruyorsunuz. Onlar da yalancı kişiliğinize bakıyorlar. Gülümsemeye devam ediyorlar ve sonrasında yollarına bakıyorlar. Siz gözlerinizi kapatıp anlaşıldığınızı düşünerek yüzünüzü gökyüzüne çeviriyorsunuz. Mutlusunuz. Onlar gülümsemeye devam ediyor. “Samimiyet, muhtemelen toplumun bakış açısı yüzünden, bazen dürüstlüğü değil sadece kendisinin var olmasını emrediyor ve diğer bir anlamda geleceği yasaklıyor.”


Bir yandan samimiyet bariyerini aşamayan, dürüstlüğe bir türlü ulaşamamış olan nice insanları anlıyorum. Derdini bir seks hikayesi yazmadan anlatamayan insanlar, samimi olmanın basitliğine saplanıp kalmış fakat dürüst olamayanlar. Söylemek istediği her şeyi cümlenin son kelimesine, paragrafın son cümlesine ve yazının son paragrafına saklayanlar. Gördüğünün sadece ne olduğunu hissetmekten mahrum olan ve onun neye benzediğini veya ne olmasını istediğini hatalı bir şekilde sorgulayanlar . Onları eleştiriyorum, fakat anlıyorum. Kaybedecek çok fazla şeyi varmış gibi hisseden insanlar.


Samimiyet ile ne yaşadığını hissedebilirsin fakat duygularını nereye koyacağını bilmeden. Davranışlar nasıl duygulardan arınır? Mesela utancın arkasında gömülerek, yalan söyleyerek. Yani aslında arınamaz ama başka duygular kullanılır. İnsanların daha az aşina olduğu, tabu olarak yaklaştığı ve hissettiklerini sakladıkları duygular. Utanç, korku, inatçılık ve tiksinti ile saklanır, karmakarışık sarmaşık duygular. Duyguların tanımı her ne kadar davranışlarda olsa da, insanlar böylelikle hissettikleri duyguları davranışlarının arkasında saklayabilirler.


Bu çevrede dürüst olmaktan korkan en azından bir insan tanıyorum. Samimiyet ile söylüyorum; gururlu olduğu için değil, gurur son derece olgunlaşmamış, çiğ bir sebep dürüstlüğün önünde. Belirttiğim gibi sadece korktuğu için, eğer dürüst olursa insanların ona bakış açısının değişeceğinden korkuyor. Sanki herkesle kurduğu samimiyet yok olacak gibi hissediyor, dürüst olduğu herhangi bir an. Tek tavsiyem o insana “A little less conversation, a little more action. Please!”, çünkü görünen o ki dürüst olabilmen için kimse sana yardım etmeyecek.

Not: Yazarın dürüst duygularından şu anda eser kalmamıştır.


İlgili Yazılar

Hepsini Gör
Falcı

O an yolumu yolumu kesip el falıma bakmak isteyen falcının hocasından öğrendiği ilk kuralı çoktan unuttuğunu fark ediyorum. Artık...

 
 
 
Misafir

Halbuki sadece rüya görmek değil hayal etmek de uykuya dalabilenlerin hakkıdır.

 
 
 

Comments


  • Facebook
  • Spotify
  • Instagram

 © camduvar kültür sanat 2021

bottom of page