Zaman
- Atalay Nallıdere
- 12 Oca 2024
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 15 Oca 2024
"Zamanımın tamı tamına yettiği kadar yaşamak istiyorum. Arta kalırsa cebime dolar diye korkuyorum."
Anlıyorum ki zavallı arkadaşım bu olsa olsa bozuk para taşımayı sevmemek gibi bir huy. Eminim şöyle soruyorsunuz; Zamanı arttırdığınız nesne ile ilişkinize ihaneti etmeden, kendinize eğreti hissetirmeden, nasıl harcanır ki zaman? Bozuk parayı kumbaraya atabilirsiniz, zaman için böyle bir seçeneğiniz yok. İhanet etmezseniz, artan dakikalarınızı boşluklarla bakınarak ya da kendinizi tüketerek geçiriyorsunuz. Öbür türlüsünü, ihaneti, hiç tatmadığınızı düşünüyorum. Tadını bir öğrendiğiniz de zamanın içerisinde yaşamayı öğreneceksiniz.
"Geç kalırsam diye de korkuyorum, ya yetişemezsem size, onlara, kendime."
Bu da ya param yetmezse gibi bir hissiyat. Ya ay sonunu getiremezseniz, boşa harcadığınız her kuruş için pişman olursunuz. Kimseye ayırdığınız zamanı boşa harcamamalısınız. Fakat farkında olun ki, zamanla borçlanılmıyor. Ayıramadığınız zamanın telafisi yok.
"Bu yüzden zaman bana tamı tamına yetmeli. Yoksa tatmin olamıyorum."
Bencilleşiyorsunuz gittikçe. Bir söz verip bir zamanı bırakmıştınız kendinizden öteye. Şimdi tekrar onun size ayak uydurmasını istiyorsunuz. Zamanı tamı tamına yettirmek sahip olunabilecek bir beceri değil.
Bunu öğrenememiş olmanız hemen çözülmesi gereken bir sorun. Çünkü şu an yaşadıklarınız kapladıkları zamandan fazlasını koparıyor. Yaşlatmaktan öte sizi tüketiyor.
"Sadede gelirsek, ... için zamanım arta kalmasın, zamanım yetmiyor da olmasın."
Bu noktaya rast gelmeniz uzayda imkansız. O zaman idealinizden uzaklaşın ve dünyaya dönün. Bir seçim yapıp hayatınızı idame ettirin. Fakat hangisi daha iyi, denk gelirse noktanın hangi tarafına devrilmeli bilmiyorum. Korkarım bunun genelgeçer bir cevabı yok.
"Tabi sadece ... değil, o sadece kronik derecede duygusal benlikleri ilgilendiren bir örnek. Hayatta yaptıklarımızın daha da ötede tatmin edebilmesi için zamanımızın tamı tamına yetmesi gerekiyor. Mesela işyerinde boş oturmak isterim, ne de aynı on dakikalık ufak şeyler için aptallıktan yarım saat uğraşmak. Zamanın tamı tamına yettiği kadar çalışmak. Bir yemek masasında sıkıla sıkıla oturmamalıyım. Masada konuşulanların yetmeyeceğini hissederek oturmak can sıkıcı. Ama konuştukları fazla da gelmemeli bir insana, en basitinden sonrasında pişman etmemeli. Yatağa bir dakika erken de bir dakika geç girmek bile büyük bir sorun artık gözümde."
Başınıza gereksiz yere üşüştürdüğünüz paradokslar. Çünkü zaman tamı tamına nasıl yetebilir ki insana? Her türlü saliseler cebine arta kalır ya da yetmez. Ya bir de zamanla borçlanırsanız buncası yetmezmiş gibi. Bu yersiz korkunuzdan kurtulup zamanın içerisine geri dönmeniz gerekiyor.
Aklıma gelen alttan almasını bilmek. Birileriyle ve öncelikle kendinizle artık soru sormadan konuşabilmesini öğrenmeniz.
Zamanın İçerisinde
Bunların yanında zamanın içerisine tekrar dahil olabilmeniz için size bir takım tavsiyelerim var görünen o ki bu düşüncelere yabancı olabilirsiniz.
Eğer korktuğunuzu söylerseniz, sizi daha da korkutacaklar. Çünkü korkak bir insan olduğunuzu öğrenecekler. Eğer kullanıldığınızı hissettiğinizi açığa vurursanız, elbet kullanılacaksınız. Çünkü, kullanılabilir olduğunuzu öğrenecekler. Eğer zayıf olduğunuzu hissettirirseniz, sizi daha zayıf hissettirecekler. Güçlü iseniz güçlü. Bir kere dayak yedikten sonra sadece dövülebilir olduğunuzu öğrenecekler.
Eğer hata yapıp bir sıfata sahip olursanız ne övüldüğünüzün ne de teselli edilmenizin sihrine kapılın.
Hala sıradan bir aptal gibi sevilebilir olduğunuzu inanıp, sevilseniz bile övgülere kulak asmayın. Yediğiniz dayaklardan sonra da hiçbir zaman yaralarınızın sarılıp teselli edildiğinize aldanmayın.
Övgüler ve teselliler olsa olsa sosyal dürtülerimizin getirdiği kısa vadeli refleksler. Uzun vadede yana kalan ne olunduğunu ve nasıl davranılabileceği. Bu uzun vadeli süreçte sosyallikten daha ilkel dürtüler bireyin çıkarını gözetmesini tetiklemekten fazlasını yapmıyor.
Bunun temelinde hislerini, düşüncelerini, zevklerini, davranışlarını oluşturabilmenin özgün bir şekilde sosyal olabilmenin çok pahalı bir uğraş olması yatıyor. İlişkileri ve davranışları, hele de nesneleri ile birlikte, kopyalamak çok daha ucuz ve risksiz bir yöntem. Sevimli iseniz sevimli, zavallı iseniz zavallı kalacaksınız. Her sonradan gelen ne görürse onu kopyalayacak. Eğer çöplerini evinizin önüne bırakmaya alışmışlarsa, daha fazlası ile boğulmaya hazır olun. Bu yüzden ne iseniz, yalan söylemeyi öğrenmediğiniz sürece, aynı kalacaksınız.
Zamanın içerisinde yer alabilmenin birinci gerekliliği yalan içerisinde herhangi bir sıfata sahip değilmişcesine yaşamak. Sadece davranışlarınız, zevkleriniz ve olsa olsa acılarınız ile var olacaksınız ve gözlerinin içine baka baka yalan söyleyeceksiniz.
Comentários